14 Şubat 2012 Salı

Tıpın Evreleri


Tıpın eğitimi uzun olunca kendi içinde aşamalara ayrılması kaçınılmaz oluyor tabi..

Tıpın ilk yılı: Kendini acayip akıllı görür..o zamana kadar sınıfın en başarılı en inek öğrencisi olmustur. Tıpı kazanmanla sana zaten herkes “wayy doktor” demeye başlamıştır.Böyle bir level atlamış,tamam bundan sonra hayat çok güzel olcak duygusuyla gelir anfiye. Tıptaki kızları öyle bakımsız falan anlatırlar ya,bende demiştim ahanda sınıfın en güzel kızı olcam yaşasın..ama yok öyle bir şey,yani daha nöbetlerin yıpratamadığı kız nüfusu oldukça bakımlıdır güzeldir.ünvteye başlıyoruz diye ayrı bir özenilmiştir zaten kendine. Erkeklerden ise bahsetmek bile istemiyorum.Sadece şöyle diyim; eğer kendinize tipinize falan güvenmiyorsanız param da yok ama gelsin güzel kızlar gitsin güzel kızlar olsun istiyorum diyorsanız tıp sizin için en uygun meslek ey erkekler..Neyse işte ünvte ortamı heyo ben zaten zekiyim son gün çalışıp hep yüksek alırdım lisede modundaki öğrencimiz ilk sınavlarla boyunun ölçüsünü alır ve artık herkesin çalışkan ve inek olduğu bir ortamda olduğunun,aslında güzel günlerin geride kaldığının farkına varır. Bu senenin tatillerinde eve giden tıpçı birden komşuların,akrabaların aşırı ilgisine maruz kalır. Zira memlekette orası burası ağrımayan yok. Sadece tansiyon ölçmeyi bilen (o da ortam çok sessiz olursa) tıpçı biz daha onlara gelmedik diyemeyeceğinden sağlık programlarından öğrendiklerini satmaya çalışır ki onu da yapamaz mırın kırın eder ancak.

Tıpın ikinci yılı: Artık tıp ortamına alışan tıpçımız azıcık ortam edinmeye başlar ve kaçınılmaz soruyla karşılaşır. “Kadavra gördün mü?” İlk başlarda olay onun içinde çok yeni olduğundan böyle hevesle anlatır orasını burasını. Dışarıdan izleyen biri afrikanın balta girmemiş ormanlarında mumyalarla karşılaştığını sonra da oturup onlarla çiğ kertelenkele yedi onu anlatıyor sanır aşırı böbürlenmelerden ve gelen ıyyy tepkilerinden. Bir süre sonra zaten kokusundan her bişeyınden tiksindiği, onun için ezberlenmesi gereken kas-sinir-damar yığınından başka bişey olmayan kadavradan söz açılması bile içini bayar. “hee gördüm der “ geçer ,senden hikaye bekleyen gençleri duyanlar duymayanlara anlatsın diye başından savar.

Tıpın üçüncü yılı: Yavaş yavaş hastalıkları öğrenmeye başlayan tıpçı birden tüm bu hastalıkların kendinde olduğunu keşfeder.Karnın ağrır cırt olmussundur “aman da akut karınım sanırım” der.Kanserleri,ölümcül hastalıkları,kalıtsal hastalıkları her komiteyle birlikte yavaş yavaş geçirir. Bu dönemde gerçekten olabilen hastalık ise distimik bozukluktur. Zira tıpçımız sınav zamanında depresyona girer sınavdan çıkınca çılgınlar gibi sevinir eğlenir dağıtır ve bu periyot ömrü boyunca sürüp gidecektir artık. Sınav yerine nöbet olcaktır sadece.
Artık hastalıkları bilen tıpçı tatilde eve gittiğinde bunları konuya komşuya satmaya azıcık doktorluk yapmaya çalışır ama ilk iki yıl bir halt bilmediğine karar veren yakın çevresi onu hayal kırıklığına uğratır.

Tıpın dördüncü yılı: Klinikte hasta görmeye başlayan tıpçı artık giyimine saçına sakalına acayip özen gösterir. Ben sırf bunun için alışveriş yapmıştım. Topuklular alıp evde onlarla yürümüştüm alışıyım diye. Tüm hastalara karşı aşırı bir iyi niyet, elinden geldiğince onlara yardım etme, her gördüğü hastayı muayene etme, hocanın gözüne girebilmek için acayip bir yalakalık falan filanla başlar bu yıl.Neyse ki zaman geçtikçe bu işlerin boş olduğunu fark eder.Erkekler bu dönemde önlüklerinin değerini anlar,heryere önlükle gitmeye başlarki kızlar onlarla ilgilensin.Benim arkadaşın masasına gelip telefonunu bırakmıştı kız ya sırf önlük giyiyor diye. Kızlar da arkalarından hemşire hanıımmm diye bağıranlara hemşire değilim ben tıp öğrencisiyim demekten yorulduklarından nefret ederler o önlükten. Bir de tabi bu sene de en iyi öğrenilen şey yol tarif etmektir. Zira hastanede oraya buraya koşturduğunuzdan hastalarda yol sormak için ortaya salınmış görevliler sanar sizi. Bir keresinde o kadar acelem var ki o topuklarla depar atıyorum nerdeyse, çevrede de boş boş duran erkek tıpçılar var aslında. Neyse amcanın biri beni durdurdu kızımmm baksana diye. O zamanda daha akıllanmamışım böyle anlayışlı iyilik abidesi bişeyim hastalara karşı. Durdum, bana yol soruyor.Tabi erkek tıpçıları doktor beni de her soruyu cevaplamaya hazır hemşire olarak gördüğünden neden acelem olsunki durup ona yol tarif etmekten önemli ne yapabilirim ki sanki diye düşündü sanırım. Ki benim bu yol tarif etme hakkında öğrendiğim şey insanlar ilk iki cümleden sonrasını dinlemiyor,oraya kadar gidip yeniden soruyor.Boşuna kasmaya gerek yok yani bir yere kadar tarif et sus.

Tıpın beşinci yılı:En güzel yılıdır aslında.Ağır dersler bitmiştir.TUS muhabbeti başlamıştır ama daha ensesinde değildir.Acaba Türkiye birincisi olsam mı,yok ya ama resmim çıkmasın modundadır tıpçımız.Sevgilisi falan yoksa sevgili bulma telaşına girilebilinir.Kendisini doktor olarak hisseder.Herşeyi biliyorum sanır. Arasıra mühendislik falan yazıp okulu bitiren,yurtdışına mastıra falan giden arkadaşlara sinir olunsa da daha okadar dokunmaz.Fırtınadan önceki sessizlik modunda emeklilikten önce geçirilebilecek belkide son boş anlardır,değeri bilinmelidir.

İnternlük yani tıpın son yılı ise başlı başına bir olaydır ve birkaç yazı konusudur. Travmatiktir anlat anlat bitmez.

2 yorum:

  1. kendimi gördüm diyebilirim yazınızda :) üçüncü yılın sonlarına yaklaştıkça bilgi denizinin içinde hangisinin ne zaman nerede lazım olacağı telaşı içinde dördüncü yılımı bekliyorum.. bu arada bizim bir hocamız da tıpı bir elin beş parmağına benzetmişti.. birinci sınıfta baş parmak, dik durur, havalıdır, beyaz önlük içinde dağları o yaratmıştır modu.. ikinci sınıfta artık dersler yoğunlaşır omuzlar düşer.. üç dört beş derken düşüş :) hastaneye geçtiğimde gerekli zamanlar dışında önlüğü çıkarmayı düşünüyorum, yol tarifi falan fena bir durum :D

    YanıtlaSil
  2. tıp okumayı düşünen bana çok yardımcı oluyor yazılarınız :) ah bir de şu çektiklerinizi çevreme aileme okuluma anlatabilsem...azıcık bahsettim az önce anneme tepkisi şu oldu
    "hayatın gerçekleri bunlar başka mesleklerin de zorlukları var en azından patron derdin olmayacak hem bak yengene 6 milyar alıyor 2 yıl sonra da 12 milyar alacakmış"
    işte sistem böyle benim hayatımda da.zorla tıp okumaya itiliyorum :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...